بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيمِ
Parlementoyu hep dinsizler mi ele geçirsin; adamlarımız olmasın mı ? etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Parlementoyu hep dinsizler mi ele geçirsin; adamlarımız olmasın mı ? etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Nisan 2010 Perşembe

Parlementoyu hep dinsizler mi ele geçirsin; adamlarımız olmasın mı ?

Partileşerek İslam adına hizmette bulunduklarını ima eden bazı çevreler şu ilginç ve garip savunmayı ortaya koyuyorlar "Bu gün meydanı zalimlere mi bırakalım?" ve yahutta “Şayet biz bu sistemde yerimizi kapmazsak, onlar başa geçerler. Eğer onlar da başa geçerlerse bizi ezerler, ama biz başa geçersek onları biraz dizginleriz, böylece daha az zulüm olur.

" Zalimlerden gelebilecek ihtimal dahilindeki tehlikeler için şer'i şerifin hükümlerinde bir değişiklik olamaz. Allah böyle korkuyla amel edenleri kınıyor ve şöyle diyor:

Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları veli (dost ve yardımcı) edinmeyin. Zira onlar birbirlerinin velisidirler. İçinizden onları veli edinenler, onlardandır. Şüphesiz Allah zalimler topluluğuna yol göstermez.- Kalblerinde hastalık bulunanların ‘Başımıza bir felaketin gelmesinden korkuyoruz’ diyerek onların arasına koştuklarını görürsün. Dikkat edilsin ki, Allah bir fetih yahut katından bir emir/azab getirecek de onlar içlerinde gizledikleri şeyden dolayı pişman olacaklar. (O zaman) iman edenler; ‘Bunlar mı bütün güçleriyle sizinle beraber olduklarına yemin edenler?’ diyeceklerdir. Onların bütün yaptıkları boşa gitmiştir de hüsrana uğramışlardır.(maide:51-52-53)”

Bize düşen her konuda olduğu gibi, bu konuda da işi Allah ve rasulüne dayandırmak olacaktır. Acaba bu şekilde savunma yapan particilerin, savunmaları şeri kaynaklarca onları haklı çıkarır mı yoksa çıkarmaz mı?.Geliniz kaynaklara bakalım. İmam Hadiminin Barika adlı kitabında Günahlar zikredilirken geçen şu ibareye bir göz atalım: "Zulme sebeb olma ihtimali varken nazıra ve nezırın yaptığı işlere bakmak."

Bu pasaja göre zulmetmesinden korkulan bir nazır yani bakanın ve ya vekillerin işlerine bakmak, işlerinde onlara yardım etmek, yanlarında çalışmak, dinimizce günahlar arasında yer almıştır.Ayrıca Allahu Teala ve tekaddes hazretleri Hud suresi 19.ayette şöyle der: "İyi biliniz ki Allah’ın laneti zalimlerin üzerinedir.”

Şimdi bu zaviyeden bakınca zulüm her çeşidiyle haramdır. Bir müslümanın yeri zalimlerin sağı, solu, önü, arkası değil tam karşısıdır. Kimse hiç bir şekilde az zulüm yapmak için bu ümmetin başına geçemez. Hele hele İslam adına asla Sıfat ya islami olacak ya da zalim...Diyelim ki başa geçtiniz ve az zulüm yaptınız peki bunun hesabı Allah’a nasıl verilecek?Bunun hesabı nasıl verilir?Hele hele bu verilmesi gereken hesap kul hakkıysa...Zulmettiniz ya! Şehitlerden bile afv olunmayan bu vebal sizin omuzlarınızda sevaba mı tebdil olunacak? Ne diyeceksiniz? Çıkıp huzur-u ilahiye "Ya rabbi ben bu kadar günahı senin yolunda mücadele ve mücahede ederek mi kazandım" diyeceksiniz?

Tağut’ların ,Bel’am’ların , makamında ben olmasam , bir başkası olacak mantığı , tabi ki İslam’ın kabul edebileceği bir mantık değildir . Bunu misalleştirmek gerekirse (daha iyi anlaşılması için) : Çok doğuran lepistes diye bir balık yavruluyor ve sizde akvaryumda bu doğum anını izlediğinizi hayal ediniz. Küçücük yavru doğuyor ve hemen yüzmeye başlıyor.

Bu güzel manzarayı seyrederken ve bu güzelliğin hikmetlerini düşünürken , hiç hoşlanmayacağımız bir görüntü ile karşılaşıyoruz ve yavruları doğuran anne balık , doğurduğu yavrulardan üç , beşini yiyiveriyor.Gerçi ,saklanamayan diğer yavruları da akvaryumdaki diğer balıklar yiyiveriyor.

Buna rağmen anne balığın kendi yavrusunu yemesini hoş karşılayabilirmiyiz. Tabiki hayır . Şimdi anne balığa sorsak ,bize aynı particilerin metoduyla cevap vererek:“ben yemesem ,nasıl olsa başka balıklar yiyecekti“.Bu cevap mantıklı, doğruluk payı olduğu gözükse de asla kabul edilemez. Yavrusunu yiyen bu anne balığa , onun bir anne olduğunu , kendi karnında büyüttüğü ve doğurduğu yavruyu yememesi gerektiğini , yavruları başka balıklar yese bile , bir anneye kendi yavrusunu yemesinin hiç mi hiç yakışmadığını anlatmak isteriz.Tabi ki bu bir hayvandır . hayvan olduğu için ne kendisiyle konuşuabilir , ne de yargılayabiliriz. Fakat ya insanlar!

Kendi yavrusuna saldırır gibi , kendi dinine saldıran , kendi dinine zarar veren insanlar !

“buraya ben oturmasam , bir başkası oturacaktır” diyerek bu koltuklara oturan ve dünyevi kaygılar ile tağut’luk ve bel’am’lık misyonunu icraate döken kıt beyinli ahmaklar ile , yediği yavruları için “ben yemesem bir başkası yiyecekti” diyen balıklar arasında tek fark vardır . balık hayvandır , bunlar ise insandırlar , ve akıllarının olduklarının iddiasındadırlar.