بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيمِ
Allah’ın Hükümlerini Aşamalı olarak Tatbik Etmek Küfürdür etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Allah’ın Hükümlerini Aşamalı olarak Tatbik Etmek Küfürdür etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Nisan 2010 Perşembe

Allah’ın Hükümlerini Aşamalı olarak Tatbik Etmek Küfürdür

Allah’ın Hükümlerini Aşamalı Olarak Tatbik Etmek küfürdür:

Rasulullah (s.a.s.) hicretin 8.yılında Mekke’yifeth ettiğinde ,ka’be’deki ve meydanlardaki bütün putları tamamen yıktı.Mekke’de yeni Müslüman olanlara da evlerindeki putları yıkmalarını emretti ve Mekke’de Allah’ın hükümlerini uygulamaya başladı. Mekke’nin fethiyle bir çok müşrik Müslüman oldu fakat , Müslüman olmaktan kaçınıp , sapık inançlarına bağlı kalanlar da vardı.Mekke civarındaki meydanlarda ve Müslüman olanların evlerinde bulunan zahiri putlar yıkılmasına rağmen ,Müslüman olmamakta direnenlerin putlar hakkındaki düşünceleri henüz değişmemişti.

Hicretin 9. yılında Tevbe suresi ininceye kadar müşrikler, Müslüman olmaya zorlanmadılar ve sapık inançlarının eseri olan ibadetlerini yapmalarına da ses çıkartılmadı. Onların Ka’be’yi çıplak veya giyinik tavaf etmelerine göz yumuldu. Onların Müslüman olmaya zorlanmayıp , sapık inançlarından kaynaklanan bir takım ibadetleri yapmalarına ses çıkartılmaması şüphesiz bir hikmete dayanmakta idi. Allah(c.c.), onlara belli bir müddet İslam’ın güzelce anlatılmasını, onlara düşünme fırsatı verilmesini ve böylece mutmain olarak islam’ı seçmelerini istiyordu. Sonunda Allah(c.c.) Tevbe suresini indirdi ve onlara verilen sürenin bittiğini, onlara daha önce tanınan imkanların artık tanınmayacağını ve artık Ka’be’ye giremeyeceklerini ve orayı çıplak olarak tavaf edemeyeceklerini bildirdi.

Günümüzde Müslüman olduğunu , hatta müslümanların öncülerinden olduğunu iddia eden, siyer hakkında kitaplar yazıp Rasulullah’ın siyretinden dersler ve ibretler çıkartan bir takım yazarlar, ya bilerek , ya bilmeyerek ya da insanları kasıtlı olarak gerek islam’dan uzaklaştırmak için bu olaydan İslam’a zıt bir takım sonuçlar çıkartarak şöyle demişlerdir:

“ Rasulullah(s.a.s.) mekke’yi feth ettikten sonra , belli bir müddet İslam’i hükümlerin hepsini değil de bir kısmını tatbik etmiştir. Mesela ; Rasulullah(s.a.s.) mekke’de otoriteyi ele geçirdikten sonra , tam iki sene Beytül Haram, müşriklerle dolu olarak kaldı ve Ka’be çıplak olarak tavaf edildi. Bu hadiseden almamız gereken büyük dersler vardır: İslam devletini kurduğumuz zaman İslam’ın bütün hükümlerini hemen tatbik etmeyebiliriz.İslami bütün hükümler ancak gerekli eğitim yapılarak uygun bir ortam sağlandıktan sonra uygulanabilir. Eğer islam’ın bütün hükümlerini birden uygulamaya kalkarsak, rasulullah’ın metoduna aykırı hareket etmiş oluruz. Rasulullah(s.a.s.)’in ,mekke’yi feth etmesine rağmen, müşriklerin Ka’be’ye girmelerine ve ka’be’yi çıplak olarak tavaf etmelerine izin vermesi , bu konuda bizim için büyük delildir.” Bu anlayıştaki kişiler ;ya islam’ı hiç anlamamış, ya gerçek İslam akidesini kasıtlı olarak yıkmaya ve saptırmaya çalışan , ya da İslam şeriatının bir kısmını tatbik edip bir kısmını sonra tatbik edeceğini iddia ederek insanları kandırmak isteyen tağutlara, meşruiyet hakkı vermeye çalışan kimselerdir.Böyle iddialar sadece,siyer hakkında kitap yazan bazı kimselere has değildir.

Tedrici olarak zamanla İslam’ı tatbik edeceğini iddia eden kişinin Müslüman olduğunu bile iddia ederler. Onlar ; Müslümanlara muhkem ayetlerle kesin haram kılınan içki , faiz veya baş örtüsü gibi hükümlerin tedrici olarak uygulanabileceğini iddia etmekte ve buna ; İslam devletinin maslahatı veya içinde bulunduğu merhale gereği , İslam’ın yasaklamadığı konularda, müşriklere belli bir müddet izin verilebileceği hükmünü delil getirmektedirler.

Oysa Allah’ın kesin yasakladığı konularda , değil Müslümanlar , müşriklere bile mühlet caiz değildir. Mesela çıplak tavafı veya kafirlerin Ka’be’ye girmesini yasaklayan hükümler geldikten sonra , merhale veya maslahat gereği dahi olsa, bundan sonra kafirlere bu konularda taviz verilmemiştir.

İslam dininin hakim olduğu yerlerde Müslümanlar, Allah’ın haram kıldığı her şeyi o andan itibaren yasaklamak zorundadırlar.Henüz zamanı gelmedi veya ortam müsait değil diyerek, Allah’ın yasaklarından bazısını uygulamaktan kaçınmak caiz değildir. Rasulullah(s.a.s.) dışında hiçbir kimse Allah’ın yasak kıldığı bir şeyi , bir müddet için dahi olsa serbest bırakma hak ve selahiyetine haiz değildir.Rasulullah(s.a.s.)’in de böyle bir şey yapmasını şüphesiz kendi içtihadına göre değil, ancak vahye göredir.

Mesela ; Allah(c.c.) faizi ve içkiyi haram kılmış, mümin kadınların örtünmelerini, ise farz kılmıştır. Bu ve benzeri hükümler muhkem hükümlerdir.İslam devletinin hakim olduğu ilk günden itibaren bu ve benzeri hükümleri uygulamaya koyması şarttır.Böyle yapmayıp, ”daha insanlar bu hükümleri kabul etmeye hazır değildirler, nasıl Rasulullah (s.a.s.)Müslümanlara içkiyi birden bire değil de merhaleli olarak yasakladıysa , bizim de birden bire değil alıştıra alıştıra yasaklamamız gerekir”. Ya da, “faizi birden bire yasaklamak şimdilik uygun değildir, Müslümanlar şimdilik faiz yesinler, daha sonra zamanla bunu alıştırarak yasaklayalım.”

Ya da, “Müslüman kadınlara birden bire kapanmak ağır gelebilir, bu yüzden onları hemen kapanmaya zorlamayalım”, demek apaçık küfür olan iddialardır. Bir de bu iddiaları desteklemek için ,bu meseleyle alakası olmayan , Rasulullah (s.a.s.)’in Mekke’yi fethinden sonra, henüz hakkında yasak bulunmayan bazı konularda müşrikleri serbest bırakmasını delil göstermek daha da kötü bir sapıklık ve Rasulullah (s.a.s)’e büyük bir iftiradır.Rasulullah feth ettiği her yerde Allah’ın hükümlerini hiç geciktirmeden harfiyen uygulamıştır. Feth ettiği yerlerdeki müşriklere ise, sadece Allah’ın kesin yasaklamadığı konularda izin vermiştir. Yine Rasulullah, İslam’a yeni giren kimselere, islam’ın hükümlerini alıştıra alıştıra uygulama yoluna gitmemiş, onlardan Allah’ın haram ve farz kıldığı şeyleri eksiksiz olarak yerine getirmelerini istemiştir.

İçkiyi kesin haram kılan ayet indikten sonra, içkiyle ilgili olan daha önceki hükümleri asla uygulamamıştır.bu ayet indikten sonra Müslüman olanlara, ilk Müslümanlara uygulanan içkinin merhaleli haram kılınış hükmünü uygulamamış , veya içkiyi tedrici bir şekilde yasaklama yoluna gitmemiştir.Allah’ın haram kıldığı diğer konularda da böyle yapmıştır. Şu çok önemli bir kaidedir:

Faiz haram kılınmadan önce faiz yiyen kişi , haram işlemiş sayılmaz.Yine içki haram kılınmadan önce içki içen de haram işlemiş olmaz.Hicab ayetinden önce başını açan Müslüman kadınlar da haram işlemiş sayılmazlar.Bütün bunlara izin veren İslam devleti de küfür işlemiş değildir.Yine kesin haram kılınmadan önce Kabe’ye kafirlerin girmesine veya orada çıplak tavaf etmelerine izin veren İslam devleti için de ; Allah’ın haramını helal kılmış denilemez. Şayet böyle denilecek olursa içki , faiz hicabsız dışarı çıkma gibi Allah’ın haram daha sonra haram kıldığı meseleleri haram kılınmadan önce serbest bıraktığı için Rasulullah’ın küfürle suçlanması gerekirdi.Rasulullah’ı bundan tenzih ederiz. Allah’ın haramını helal kılmak ancak kesin haram hükmü geldikten sonra söz konusu olur. Allah’ın kesin haram hükmü geldikten sonra ; bu hükümleri tatbik etmek için zamanın uygun olmadığını veya, insanların henüz bu hükümleri uygulamaya hazır olmadıklarını söylemek, bir Müslüman için mümkün değildir. Çünkü böyle bir iddiada bulunmak , Müslümanların belli bir süre de olsa İslam’a zıt olan küfür kanunlarını uygulamalarının caiz olduğunu söylemek olur ki ; bu bütün Müslümanların ittifakıyla küfür olan bir iddiadır.

Zamanımızda İslam şeraitini Allah’ın istediği gibi tatbik eden hiçbir devlet yoktur.kendilerine İslam ülkesi diyen, fakat yöneticileri Allah’ın şeriatını tatbikattan kaldırıp insan ürünü kanunları yürürlüğe koymuş bir takım ülkeler vardır.Buna rağmen kendilerinin Müslüman olduklarını iddia edebilmektedirler.Bu ülkelerdeki halkın çoğu da şirk işlemelerine rağmen İslam dinine bağlı! olduklarını iddia edebilmektedirler. Dini nefislerine uydurmalarına rağmen üstelik .Yine bu ülkelerde yürürlükte bulunan kanunlar İslam şeraitine uygun olmamasına rağmen hala Müslüman bir devlet (dar’ul-İslam) olduklarını söyleyebilmektedirler. Tamam anladık dilin kemiği yok ama bu kadar da pişkinlik olmaz ki.

Şüphesiz bunlar İslam devleti değildirler.böyle ülkelerde bir İslam devleti kurulduğu zaman, elbette Müslümanların orada İslam kanunlarını hiç bir eksiltme yapmadan , olduğu gibi uygulamaları gerekir. İslam devleti kurulduğunda, o ülkelerde yaşayan insanlar da, gerçek İslam’ın ne olduğu, gerçek müslümanın nasıl olması gerektiği, eski yaşantı ve şirklerinin hakikati , ne kadar Müslümanlık iddiasında bulunulsa da şirk üzere yaşadıkça asla Müslüman olunamayacağı en güzel ve en açık bir şekilde anlatılmalıdır.

Bu açıklamalarımızdan sonra ,Müslüman olduğunu iddia edenlerin tercih edebilecekleri üç seçenek vardır:Ya islamın bütün hükümlerini kabul edip yaşantılarına aktararak gerçek birer Müslüman olurlar , ya İslam devletini terk ederler, ya da müşrik olduklarını kabul edip İslam devletinden, belli bir bölgede bir müddet kalmak için izin isterler.Bu durumda İslam devletinin lideri ,merhaleye ve maslahata göre , gerekli görürse müşrik halka , cizye veren müşriklerin hukukunu tatbik eder ve belli bir süre İslam devletinde yaşamalarına müsaade eder.

Fakat İslam lideri , hiçbir zaman müşrikleri Müslüman kabul ederek ; “Siz henüz bu hükümleri yaşamaya hazır değilsiniz , dolayısıyla biz bu hükümleri , size alıştıra alıştıra tatbik edeceğiz diyemez.Çünkü Allah’ın hükmü varken başka bir hükmü tatbik etmek küfürdür.Allah’ın hükmünü tamamen tatbik etmeyen ise Allah’ın hükümleri dışında başka hükümle tatbik etmiş olur.

Mesela; baş örtüsü takmak her Müslüman kadına farzdır ve her Müslüman kadının bunu farz kabul edip tatbik etmesi gerekir. Eğer belli bir müddet bu hüküm uygulanmazsa , bu müddet bir saat gibi az bir süre bile olsa , o süre içinde küfür kanunları uygulanmış olur. İçki , faiz ve diğre konularda da durum böyledir. “Faiz uygulanmazsa İslam ekonomisi batar, bunun için bir müddet faiz ekonomisini devam ettirelim. Bunu tedricen ortadan kaldırırız “ diyenler de faiz sistemini uyguladıkları müddetçe Allah’ın kanunları dışında başka kanunlar uygulamış olurlar. Bu alim olsun , cahil olsun her müslümanın bildiği gibi apaçık bir küfürdür.